Bilim dünyasının çalışmaları çok uzun zamandır dünyada yaşayan canlılar üzerinde yoğunlaşmaya devam ediyor. Özellikle yaşanan iklim krizlerinin çözümlerinin dünyanın varoluşunu anlamaktan geçtiğine inanan bilim insanları bu konudaki çalışmaları inanılmaz önemsiyor. Bu nedenle bir süredir dünyanın çeşitli yerlerinde devam eden çalışmalardan biri de Grönland’da sürdürülüyor.
Grönland’da devam eden çalışmalardan ilk haber, geçtiğimiz gün Nature Dergisi aracılığıyla geldi. Grönland’da araştırma yapan bilim insanlarının Nature’ye verdiği röportaj ile dünyanın en eski Deoksiribo nükleik asit veya kısaca DNA örneğine rastlandığı ortaya çıktı. Bu DNA örneğinin bir kutup çölü olan Grönland’da çıkmasına bir hayli şaşkın olan bilim insanları, bu DNA örneğinin bulunmasının önemine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
BULUNAN DNA ÖRNEĞİ GENETİK BİR YOL HARİTASI SUNABİLİR
Grönland’da 2 milyon yıl önce ağaç, bitki örtüsü ve hayvanların bulunduğunu ifade eden DNA örneği, bilim dünyasını heyecanlandırdı. Soğuğun DNA örneğini koruduğunu düşünen bilim insanları, elde edilen bulguların iklim değişikliği yaşanmadan önce, on binlerce yıl boyunca oluşmuş ve donmuş olmasının çok büyük bir ihtimal olduğunu bildirdi. Öte yandan Cambridge Üniversitesi’nden genetikçi Eske Willerslev, araştırmaya ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“DNA; mastodon, kaz, tavşan, ren geyiği ve yaban sıçanı gibi hayvanları da izlerini içeriyor. Çoğu mastodon fosili, daha önce Kuzey Amerika'daki ormanlarda görülmüştü. Bu bitkilerin ve hayvanların iklim değişikliği sürecinde hayatta kalmış olması mevcut küresel ısınmaya alışılması açısından genetik bir yol haritası sunabilir.”
BULUNAN DNA ÖRNEĞİ GİZLİ ÇEŞİTLİLİĞİ GÖSTERMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ GÖRÜNÜYOR
Bulunan DNA örneği ile ilgili konuşan tek kişi Cambridge Üniversitesi’nden genetikçi Eske Willerslev olmadı. Konuya dair görüşlerini bildiren Stockholm Üniversitesi’nde evrim genetiği alanında araştırmalar yapan araştırmacı Love Dalen, “Grönland'ın kuzeyinde mastodon bulmayı hiç beklemiyordum” dedi.
Konuya ilişkin bir yorum da Kopenhag Üniversitesinde jeolog ve buzul uzmanı olarak çalışan Kurt Kjar’dan geldi. Bulunan DNA’nın kayıp geçmişinin önemli bir kısmını aydınlattığı bildiren Kjar, aynı zamanda DNA araştırmalarının, eski yaşam bölgelerinde gizli çeşitliliği göstermesi açısında son derece önemli olduğunun altını çizdi.
