İstanbul
Parçalı az bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,8672 %0.21
37,2194 %-0.33
3.228,55 0,40
Medya Haber GÜNCEL Ekrem İmamoğlu İki Ayrı Soruşturmadan İfade Verdi: Yargılanmaktan Korkmuyoruz

Ekrem İmamoğlu İki Ayrı Soruşturmadan İfade Verdi: Yargılanmaktan Korkmuyoruz

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çağlayan Adliyesi'nde ifade veriyor. Adliye önüne toplanan kalabalığa hitap etmek için alana getirilen otobüs TOMA'larla engellenerek alana alınmadı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve bilirkişi S.B. ile ilgili sözleri gerekçesiyle “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”, “yargı görevi yapan bilirkişi veya tanığı etkilemeye teşebbüs” suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında bugün Çağlayan Adliyesi'nde ifade verdi.

Ekrem İmamoğlu'nun Savcılık İfadesi - Tam Metin

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ifadesinde, “Bence asıl suç olduğunu düşündüğümüz husus, gerçeğe aykırı rapor ve mütalaa düzenlenmesidir. Bir bilirkişiyle ilgili olarak kanaatimce aklın ve bilimin sınırlarını zorlayan bir duruma dikkat çekmiş olmam ve bunun bir tesadüf olmadığını sorgulamam bir düşünce açıklamasından ibarettir. Kaldı ki adını zikretmiş olduğum şahıs kamu görevi yapması gerekirken gerçeğe aykırı mütalaa da bulunmuştur.” dediği öğrenildi.

 İmamoğlu, ifadesinde şunları kaydetti:

"Bu soruşturmaya konu basın açıklamam nedeniyle savcılık 15 dakika sonra alelacele bir açıklama yapmıştır. Yine savcılığın bu şekilde reaksiyon göstermesini insan düşünmeden edemiyor. Ben basın açıklamamda milletin iradesiyle seçilmiş bir kişi olarak hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkesine olan bağlılığımla yaşanan gerçekleri tek tek dile getirdiğimi düşünmekteyim.

Beyanımın herhangi bir suç niteliği taşımadığını düşünüyorum

Savcılığınızın aksine bunun bir suç değil, adalet ve demokrasinin gereği olduğunu düşünmekteyim. Soruşturma konusu olayda yargı görevi yapan bilirkişiyi hukuka ve gerçeğe aykırı bir rapor hazırlaması için baskı kurulması ve tehdit edilmesi özel kastıyla hareket edilmesi gerekmektedir. Benim ilgili konuşmamda zaten ilgili makamlara çoktan sunulmuş olan raporlar ile herhangi bir kişiyi etkilemiş olmam düşünülemez bu yönelttiğim beyanımın herhangi bir suç niteliği taşımadığını düşünüyorum. Bence asıl suç olduğunu düşündüğümüz husus, gerçeğe aykırı rapor ve mütalaa düzenlenmesidir. Bir bilirkişiyle ilgili olarak kanaatimce aklın ve bilimin sınırlarını zorlayan bir duruma dikkat çekmiş olmam ve bunun bir tesadüf olmadığını sorgulamam bir düşünce açıklamasından ibarettir. Kaldı ki adını zikretmiş olduğum şahıs kamu görevi yapması gerekirken gerçeğe aykırı mütalaa da bulunmuştur ve bu kişinin yaratmış olduğu adalet sorununa müdahale edilmesini talep etmemin doğal olduğunu düşünüyorum.

Ben herhangi bir yargı görevi yapan bir kişiyi etkilemeye teşebbüs etmedim

Adil yargılanma hakkı her vatandaşımızın sahip olduğu anayasal bir haktır. Benim çabam ülkede birliğin, kardeşliğin korunması çabasıdır. Yine söylediğim söylemlerle de vatandaşın; hakkını, hukukunu, can ve mal ile emniyetini sağlama çabam bulunmaktadır. Bu bahisle ben herhangi bir yargı görevi yapan bir kişiyi etkilemeye teşebbüs etmedim. Tespit ettiğimiz aykırılıklara ilişkin hususları basın toplantısında şeffaflık ve hesap verilebilirlik açısından dile getirdim. Kaldı ki ilgili toplantı içeriğinde bunu sayın Adalet Bakanı'ndan ve milletimden talep ettim.''

Adil yargılanmayı etkilemeyi teşebbüs etmem söz konusu değildir

İmamoğlu’na "Mevcut basın toplantısında dile getirilen soruşturma ve kovuşturma dosyaları halen derdest olup olmadığı" sorulması üzerine ise şunları kaydetti:

"Anılan dosyalar halihazırda açıktır. Yukarıda izah ettiğim hususlar doğrultusunda üzerime isnat olunan suçlamayı kabul etmiyorum. Herhangi bir suç işlediğimi düşünmüyorum. Anayasal haklarım doğrultusunda şeffaflık ve hesap verilebilirlik adına bir basın açıklaması yaptım. Adını zikrettiğim bilirkişi tarafından belirtilen raporlar dosya arasına sunulmuştur. Bu nedenle herhangi bir kimseyi veya adil yargılanmayı etkilemeyi teşebbüs etmem söz konusu değildir. Benimle uğraştığını düşündüğüm bu düzeni teşhir etmeyi boynumun borcu saymaktayım. Bu yönde mücadeleme devam etmek konusunda kararlıyım."

Adliye önüne toplanan kalabalığa hitap etmek için alana getirilen otobüs TOMA'larla engellenerek alana alınmadı.

İfadesi Sonrası İmamoğlu Kalabalığa Seslendi

Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun savcılık ifadesinin ardından İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Çağlayan Adliyesi önünde kalabalığa birlikte hitap etti. İmamoğlu, "Buradan söylüyorum, biz adil bir düzen, adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için mücadelemize devam edeceğiz. Her birimizin, bütün muhalif demokratların, bütün siyasi partilerin yolu açık olsun. Bakın bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece doğru gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık. Sandık gelecek, bu iktidar gidecek." ifadesini kullandı.

İmamoğlu, kendisine destek vermek için adliye önünde toplanan vatandaşlara teşekkür etti. 

İmamoğlu, şöyle konuştu:

"İki tane konuda burada ifade verdim. Bir tanesi bir panelde Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın, evinden çok sayıda polisle ifade vermesi için adliyeye getiriliyor. Allah aşkına deseniz ki ‘Sayın Cem Aydın gel, ifade ver.’ Cem Aydın, burada. Adliyenin önünde. Bir korkusu olur mu bu insanların? Aramızda bir Allah’ın kulunun bile korkusu yok. Gider, ifadesini verir. Veremeyeceğimiz hesap yok. Neymiş? İtibarsızlaştıracaklarmış. Neymiş? Korkutacaklar.

Yargının bağımsızlığını biz getireceğiz dedim

Dedim ki Sayın Başsavcı, biz öyle adil bir dönemi bu ülkeye kazandırmak istiyoruz ki, senin çocukların dahi, sadece onun değil, kim haksızlık, kim hukuksuzluk yapıyorsa bu milletin hiçbir evladının sabahın köründe derdest edilerek evinden alınmayacağı günleri, herkese eşit bir adalet sistemini, yargının bağımsızlığını biz getireceğiz dedim. Biz getireceğiz. Biz bunu söylüyoruz, bizi ailesini tehdit etmekle suçluyorlar ve savcılığa ifadeye getiriyorlar. Yahu ben bu memlekette, 16 milyon şehirde, bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında, biz başımızı yastığa koyamayız diyerek yola çıkmış bir ahlakın temsilcileriyiz. Biz, evimizde dahi eşimle beraber önce çocukların okutulması, anaokulu, kız çocuklarının okutulması diye feryat eden biz, bir Allah’ın kulunun evladını dahi ayırmayacağımızı... Sadece ben değil, Mahsur Başkan, her birimiz. ‘Kim olduğuna, partisine bakmayız’ diyen bizi sen, en kutsalımız olan aileyi, çocuğu tehdit etti diye Ekrem İmamoğlu’nu buraya ifade vermeye çağırıyorsun.

her bilirkişi raporu yanlış olduğu tescil ediliyor

Bu bir şaşkınlık. Hem de konuşmamız yeni bitmiş. Pat diye. İkincisi ne? İkincisi, bir bilirkişi. Artık ismini söyleyemeyeceğim, herkes tanıyor. Öyle bir bilirkişi ki istatistik kurallarını altüst ediyor. Ekrem İmamoğlu ve yakın çevresinde hangi konu varsa, özellikle soruşturmanın başladığı anda ilk bilirkişi olarak çağırılıyor. O bilirkişi raporlarıyla dava açılıyor. Şu ana kadar yazdığı her bilirkişi raporu da başka uzman bilirkişiler tarafından tamamen yanlış olduğu tescil ediliyor. Özellikle Esenyurt ve Beşiktaş operasyonunda, Esenyurt için tutulan tutanakta üç bilirkişinin ismi yazıyorken, diğer ikisinin haberi olmadan bir rapor yazıyor, imzalıyor. Tamamen usule, hukuka, kanuna aykırı. Çünkü ikisinin imzası olmadan o üç kişinin ismi yazıyorsa, bilirkişi raporu çıkamaz. Dolayısıyla evrakta sahteciliğe kadar giden uydurma bir rapor düzenliyor. Bu millete kötülük düşünen, bu milletin birlik ve beraberliğini altüst etmeye çalışanı ben ifşa etmeyeceğim de kim edecek? İfşa etmeye devam edeceğim. Onu ifşa ettim diye neymiş, yargıyı, yargının işlemesini engelleyici veya kötüleyici hakaret içeren vs... diye etki altına alıyormuşum. Bir kere bilirkişi raporları verilmiş, altına imzasını atmış o bilirkişisine ben nasıl etkide bulunacağım? Mümkün mü? Değil.

‘Turpun büyüğü heybede’ demek…

Ben size bir etki söyleyeyim mi? Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Turpun büyüğü heybede’ dedi. Yargı mensuplarına dönüp buradan söylüyorum. ‘Turpun büyüğü heybededir’ demek ne demektir biliyor musunuz? O dosyalarda gizlilik kararı var. Avukat bile açıp, bilgi alamadığı yerde ‘Turpun büyüğü heybede’ demek, ‘Ben soruşturma seviyesinde olan bu dosyaların her kalemini, sayfasını biliyorum’ demek değil midir? Sayın Cumhurbaşkanı’nın böyle bir dosyaya bakabilme, inceleyebilme hakkı var mı? Hakkı yok. Ama ona rağmen diyorsun ki ‘Ben biliyorum.’ Hatta daha da ileri gidiyorsun, ‘Ben bu davayı takip ediyorum. Endişeli bunlar. Çünkü turpun büyüğü heybede. Daha ilerisi, ne yapacağımı da biliyorum’ diyorsun.

Hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık

Bu davanın da geçmişte soyunduğun gibi savcılığına soyunuyorsun. Böyle değil mi? Değerli dostlarım, biz ‘aldatıldık’ diyenlerden usandık. ‘Aldatıldık’ diyenlerle işimiz yok. Biz aldatılmayız kardeşim, biz aldatılmayız. Bu insanlar aldatılmaz. Yanlışı yap, sonra ‘aldatıldık’ de. Aldatıla, aldatıla milletin yoksulluk içerisine gömülmesine vesile oldunuz. Buradan söylüyorum, biz adil bir düzen, adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için mücadelemize devam edeceğiz. Her birimizin, bütün muhalif demokratların, bütün siyasi partilerin yolu açık olsun. Bakın bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece doğru gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık. Sandık gelecek, bu iktidar gidecek. Bu kadar net. Bu işin başka bir yolu yok. Hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık. Allah yolumuzu açık etsin. Bizi engelleyemezler.

İstanbul’daki toplantılarımız, gelecekte iktidar yolculuğu toplantıları olacak

Bu sevgili polis kardeşlerimize, vatandaşlarla karşı karşıya gelmelerini artık bırakın. Emniyet görevini yapsın. Bu polis kardeşlerimizi, masum kardeşlerimizle karşı karşıya getirip, milletvekillerinin gözüne gaz sıkmayı bıraksın. Biz polisimizin gider, gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız. Biz bu ülkenin asil, gururlu, adaletli yargı mensuplarına sırtımızı yaslayacağız. Bugün kötülük yapanların da o adil düzeninde hesap vermelerini sağlayacağız. Ben bugün savcının odasına girdim. Savcının odasında avukatlarımla beraber ifade verdim. Beni nezaketle karşılayan, ifade vermemi sağlayan Savcı Bey gibi... Ben onun önünde önümü iliklerim. Yüce Türk yargısı önünde, onun önünü iliklemez. O benim yargıcım, o benim savcım. Ama bu ülkede önünde yargının önünü iliklemesi için mücadele eden, talimat veren zihni de bu ülkeden söküp atacağız. Onları evine yollayacağız. Nezaketi için de teşekkür ediyorum. Yargı böyle işlesin. Hep birlikte kazanmaya, bir olmaya ve birlikte olmaya kararlı olacağız. Ya hep beraber ya da hiçbirimiz. Bu kadar net. Bu siyasi bir mücadele değildir. Bugünden sonra burada verilen mücadele, millet için mücadeledir. Kreşleri kapatmaya çalışanlara karşı verilen mücadeledir. Bu ülkede yapılan iyi hizmetleri engellemeye çalışanlara karşı yapılan mücadeledir. Onun için bütün partiler buraya geldi. Allah yolumuzu açık etsin. İstanbul’daki toplantılarımız, gelecekte iktidar yolculuğu toplantıları olacak.”

YAVAŞ: TÜRKİYE'Yİ BİR AÇIK HAVA CEZAEVİNE ÇEVİRMEK İSTİYORLAR

Konuşmasına, İmamoğlu’na “geçmiş olsun” dileğini ileterek başlayan Yavaş, şunları söyledi:

“Aslında İstanbul'a ‘geçmiş olsun’ diyoruz. Aslında, demokrasimize ve hukuka geçmiş olsun demiyorum. Geçmemeli. Hukuk, her daim hakimi olmalı. Son birkaç aydır yaşadığımız durumlara bakarsanız, birisinin en ufak bir demeci, bir tweeti gece evinden alınmasına vesile oluyor. Adeta Türkiye'yi bir açık hava cezaevine çevirmek istiyorlar. Oysa ki demokrasinin olmazsa olmazı basın özgürlüğü, fikir özgürlüğüdür. İnsanlar, serbestçe fikirlerini söylemelidir. Ancak tweet atılıyor, gözaltına alınıyor. Şimdi hukukçu olarak söylüyorum. Tweet, ortada. Bir yere gitmiyor. Bunun suç olup olmadığına Cumhuriyet Savcısı da karar veremez. Alır, iddia eder, açar davayı. Eğer yargılama sonunda, suçu varsa bir kişi, cezasını çeker. Ancak apar topar alınıp tutuklanması, hukukta en son başvurulması gereken olan bu tedbire başvurulması, oldukça yanlıştır. İnsanların hürriyetini hiçbir şekilde kısıtlayamazsınız. Hukuktan ayrı karar alamazsınız.”

“FETÖ DÖNEMİNDEN BERİ AĞIZLARDA PELESENK OLMUŞ; SİLİVRİ SOĞUKTUR”

“Ve bir tweet atıyorsunuz, altına birileri yazıyor; ‘Silivri soğuktur’ diye. Zannediyorlar ki espri yapıyorlar. Altına, ‘Silivri soğuk’ diye yazanların, bunun espri olmadığını, demokrasimiz, hukukumuz ve ülkemiz açısından utanç verici bir şey olduğunu bilmeleri gerekir. Bu nedenle, bir an evvel ülkemin gerçek demokrasiye kavuşmak suretiyle, kuvvetler ayrılığının bir an evvel tesis edilmesi yolunda bütün gücümüzle hep birlikte çalışacağız. Bu ülkede demokrasi ve hukuku hakim kılacağız. Ve inşallah bundan sonra kim olursa olsun, söylediği sözden dolayı, fikrinden dolayı, yazısından dolayı hiçbir şekilde tutuklanmayacak. Hiçbirimiz yargılanmaktan, soruşturulmaktan korkmuyoruz. Böyle bir dünya yok. Elbette yargılayacaksınız, sonuçta karar vereceksiniz. Sevgili arkadaşlar, değerli İstanbullular, buradan biraz sonra Silivri'ye gidip, orada gereksiz yere tutuklu... Çünkü henüz yargılama yok. Bir türlü davalar açılmadan tutuklu kalanlar var. Oysa belki de hepsi beraat edecek. Onları ziyaret edeceğiz. Dolayısıyla, madem ‘Silivri soğuktur’ ağızlarda… FETÖ döneminden beri ağızlarda pelesenk olmuş… Sayın Başkanım, değerli İstanbullular; inşallah iktidar değiştikten sonra, demokrasinin başlangıcı olarak, Silivri'yi kapatalım. Ve yeni bir hayata, özgür günlere hep birlikte yol açalım. Tekrar Başkanıma geçmiş olsun diyorum. Hep güzel günlerde, hep birlikte olmak üzere, hepinize tüm Ankara'nızı selam ve saygılarımı sunuyorum. Allah'a emanet olun.”

İMAMOĞLU’NDAN YAVAŞ’A “SİLİVRİ KAPATILSIN” DESTEĞİ

Yavaş’ın “Silivri’yi kapatalım” önerisine destek veren İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:

“Başkanım o kadar güzel bir şey söyledi ki ‘Silivri'yi kapatalım’ derken… Belki de orayı üretim üstü mü yaparız, eğitim üssü mü yaparız? Ona hep birlikte karar veririz. O günler yakın mı? Hazır mı milletimiz? Evet, bu millet hazır. Sevgili dostlar, bakın; ben, iki tane konuda burada ifade verdim. Bir tanesi; bir panelde, sevgili kardeşim, Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın… Çok sayıda polisle gidiliyor, evinden ifade verilmek için adliyeye getiriliyor. Allah aşkına, deseniz ki, ‘Sayın Cem Aydın, gel, ifade ver.’ Yahu Cem Aydın, aha burada, adliyenin önünde. Bir korkusu olur mu bu insanların? Aramızda bir Allah'ın kulunun bile korkusu yok. Gider, ifadesini verir. Veremeyeceğimiz hesap yok. Neymiş? İtibarsızlaştıracaklar. Neymiş? Korkutacaklar. Sevgili başkanımız, çok başarılı bir başkanımız. Sonuçta 30 seneyi aşkındır, yani neredeyse doğmadan diyelim, ailesini tanıdığım, çocukluktan beri yetişmesini gördüğüm bir insan üzerinden elbette hayıflanıyorum, kızıyorum.”

“AİLESİNİ TEHDİT ETMEKLE SUÇLAYARAK, BİZİ SAVCILIĞA İFADEYE GETİRİYORLAR; BU BİR ŞAŞKINLIK”

“Bir abi gibi, bir baba duygusuyla dedim ki, “Bak sayın Başsavcı; biz, öyle adil bir dönemi bu ülkeye kazandırmak istiyoruz ki, senin çocukların dahi, sadece onu değil, kim haksızlık, kim hukuksuzluk yapıyorsa, bu milletin hiçbir evladının sabahın köründe derdest edilerek evinden alınmayacağı günleri, herkese eşit bir adalet sistemini, yargının bağımsızlığını, bu ülkeye biz getireceğiz’ dedim. Biz, bunu söylüyoruz. Ailesini tehdit etmekle suçlayarak, bizi savcılığa ifadeye getiriyorlar. Biz, ‘Bu memlekette, bu 16 milyon şehirde bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında, biz başımızı yastığa koyamayız’ diyerek yola çıkmış bir ahlakın temsilcileriyiz. Biz, evimizde dahi, eşimle beraber, ‘Önce çocukların okutulması, anaokulu, kız çocuklarımızın okutulması’ diye feryat eden biz, bir Allah'ın kulunun evladı dahi ayırmayacağımızı… Sade ben değil, Mansur Başkanımız, her birimiz... Ne diyoruz? ‘Yahu partisine mi bakıyoruz kardeşim? Kim olduğuna mı bakıyoruz kardeşim? Bakmayız’ diyen bizi, sen; en kutsalımız olan aileyi, çocuğu tehdit etti diye, Ekrem İmamoğlu'nu buraya ifade vermeye çağırıyorsun. Bu bir şaşkınlık. Hem de daha konuşmamış yeni bitmiş, ‘pat’ diye.”

“ARTIK BİLİRKİŞİNİN İSMİNİ SÖYLEMEYECEĞİM, HERKES TANIYOR”

“İkincisi de… Bir bilirkişisi… Artık ismini söylemeyeceğim, herkes tanıyor. Bir bilirkişisi, öyle bir bilirkişi ki istatistik kurallarını alt üst ediyor. Ekrem İmamoğlu ve yakın çevresinde hangi konu var ise, özellikle soruşturmanın başladığı anda ilk bilirkişi olarak çağrılıyor. Ve o bilirkişi raporlarıyla dava açılıyor. Şu ana kadar yazdığı her bilirkişi raporun da başka uzman bilirkişiler tarafından tamamen yanlış olduğu tescil ediliyor. Özellikle son Esenyurt ve Beşiktaş operasyonunda, Esenyurt için tutulan tutanakta, orada üç bilirkişinin ismi yazıyorken, diğer ikisinin haberi olmadan, bilgisi olmadan bir rapor yazıyor, imzalıyor, tamamen usule, hukuka kanuna, aykırı. Ben şimdi hukukçuluk yapmayayım Mansur Başkan’ımın yanında ama… İkisinin imzası olmadan o üç kişinin ismi yazıyorsa, bilirkişi raporu çıkamaz, öyle değil mi Başkanım. Dolayısıyla, böyle bir evrakta sahteciliğe kadar giden uydurma bir rapor düzenliyor. Yahu bu millete kötülük düşünen, bu milletin birlik ve beraberliğine alt üst etmeye çalışanı ben ifşa etmeyeceğim de kim edecek? Hep ifşa edeceğim. İfşa etmeye devam edeceğim.”

“‘TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDEDİR’ DEMEK NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ?”

“Efendim, onu ifşa ettim diye, neymiş; yargıyı, yargının işlemesini engelleyici veya kötüleyici hakaret içeren vesaire diye ifadeye çağrıldım. Etki altına alıyormuşum, etki altına. Bir kere bilirkişi raporları verilmiş, altına imzasını atmış o bilirkişisine ben nasıl etkide bulunacağım? Mümkün mü? Değil. Sevgili dostlarım, ne dedi sayın Cumhurbaşkanı? ‘Turpun büyüğü heybede’ dedi, öyle değil mi? Bir yargıya, yargı mensuplarına dönüp, buradan adliyenin önünden söylüyorum; ‘turpun büyüğü heybededir’ demek nedir biliyor musunuz? O dosyalarda gizlilik kararı var. Avukatın bile açıp bilgi alamadığı yerde, ‘turpun büyüğü heybede’ demek; ben, soruşturma seviyesinde olan bu dosyaların her kalemini, her sayfasını biliyorum demek değil midir? Peki sayın Cumhurbaşkanı'nın böyle bir dosyaya bakabilme, inceleyebilme hakkı var mı? Hakkı yok. Ama ona rağmen diyorsun ki, ‘Ben biliyorum.’ Hatta daha da ileri gidiyorsun, ‘Ben’ diyorsun, ‘Bu davayı takip ediyorum. Endişeli bunlar. Çünkü turpun büyüğü heybede.’ Daha ilerisi, ‘Ne yapılacağını da biliyorum’ diyorsun. Yani bu davanın da geçmişte soyunduğun gibi, bu davanın da savcılığına soyunuyorsun. Öyle değil mi?”

“ALDATILA ALDATILA, MİLLETİN YOKSULLUK İÇERİSİNE GÖMÜLMESİNE VESİLE OLDUNUZ”

“Değerli dostlarım; biz, ‘aldatıldık’ diyenlerden usandık. ‘Aldatıldık’ diyenlerle işimiz yok. Biz aldatılmayız kardeşim, biz aldatılmayız. Biz aldatılmayız, Bu insanlar aldatılmaz. ‘Aldatıldık’ diyenlerden usandık. Yanlışı yap, sonra ‘aldatıldık’ de. Buna müsaade etmeyeceğiz. Aldatıla aldatıla, milletin yoksulluk içerisine gömülmesine vesile oldunuz. Buradan söylüyorum; biz, adil bir düzen, adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için mücadelemize devam edeceğiz. Her birimizin, bütün muhalif demokratların, bütün siyasi partilerin yolu açık olsun. Bakın, bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece doğru gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu ne biliyor musunuz? Sandık, sandık. Sandık gelecek, bu iktidar gidecek kardeşim. Bu kadar net. Bunun başka bir yolu yok. O bakımdan, hep birlikte amasız, fakatsız yola çıktık. Allah, yolumuzu açık etsin. Bizi engelleyemezler. Bakın; buradan bir şey daha söyleyip, sözlerimi bitiriyorum. Bu sevgili polis kardeşlerimizin vatandaşla karşı karşıya gelmelerini artık bırakın. Emniyet, görevini yapsın. Bu polis kardeşlerimizi masum vatandaşlarla karşı karşıya getirip, milletvekillerinin gözüne gaz sıkmayı falan filan bıraksın. Biz, polisimizin gider gözünün yaşını siler, ayağının tozunu alırız, tozunu. Tamam mı? Biz, bu ülkenin asil, gururlu, adaletli, yargı mensuplarına sırtımızı yaslayacağız. Bugün kötülük yapanların da o adil yargı düzeninde hesap vermelerini sağlayacağız.”

“İSTANBUL'DAKİ TOPLANTILARIMIZ, GELECEKTE İKTİDAR YOLCULUĞU TOPLANTILARI OLACAK”

“Ben bugün savcının odasına girdim, savcının odasında avukatlarımla beraber ifade verdim. Beni nezaketle karşılayan, ifade vermemi sağlayan Savcı Bey gibi, ben onun önünde önümü iliklerim. Yüce Türk yargısı önünde o, önünü iliklemez. O benim yargıcım, o benim savcım. Ama bu ülkede, önünde yargının önünü iliklemesi işi mücadele eden, talimat veren zihni de bu ülkeden söküp atacağız kardeşim. Onları evine yollayacağız. Ben nezaket için de teşekkür ediyorum. Yargı böyle işlesin. Ama böyle sebepsiz yere buralara gelmeyelim. Hep birlikte kazanmaya, bir olmaya ve birlikte olmaya kararlı olacağız. Ya hep beraber… Öyle değil mi? Kurtuluş yok. Başka türlüsü yok. Ya hep birlikte tamam mı? Ya hep beraber ya hiçbirimiz; bu kadar net. Onun için, bu bir siyasi mücadele değildir. Burada verilen mücadele, millet için mücadeledir. Kreşleri kapatmak isteyenlere karşı mücadeledir. Bu ülkede yapılan iyi hizmetleri engellemeye çalışanlara karşı yapılan mücadeledir. Onun için bütün partiler buraya geldi. Onun için bütün partili yol arkadaşlarım buraya geldi. Onun için İstanbul Gönüllüleri buraya geldi. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum. Tekrar hepinize minnet duygularıyla sesleniyorum. Allah yolumuzu açık etsin. İstanbul'daki toplantılarımız, gelecekte iktidar yolculuğu toplantıları olacak.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *