Fatih Altaylı’dan restoran boykotuna farklı bakış! Bir gün beni kazıklayamazsın demek sizce makul müdür

Gazeteci yazar Fatih Altaylı köşe yazıları ile gündeme ilişkin görüşlerini okuyucularıyla paylaşmaya devam ediyor. Fatih Altaylı bugünkü köşe yazısı ile bugün ve yarın yapılacak restoran boykotu hakkında hak edene boykotun her gün kullanılması gerektiğini belirtti.

Fatih Altaylı’dan restoran boykotuna farklı bakış! Bir gün beni kazıklayamazsın demek sizce makul müdür

Gazeteci yazar Fatih Altaylı tüketicilerin fahiş restoran fiyatlarına karşı 20-21 Nisan’da yapılacak boykota ilişkin kaleme aldığı yazısında, hak edene boykotun her gün kullanılması gerektiğini savundu. 

Boykot, hak edene her gün kullanılmalı

Fatih Altaylı, “Hak edene, her gün kullanılması gerekir. 364 gün kazıklanmaya razı gelip, bir gün beni kazıklayamazsın demek sizce makul müdür!” dedi. 

Fatih Altaylı köşe yazıları
Fatih Altaylı

Altaylı, bugünkü yazısında şunları yazdı:

“Bugün ve yarın restoranların ve lokantaların boykot edilmesi çağrıları yapılıyor.

Bir yandan da bu ve benzeri boykotun iktidarın beceriksizliğini örtmek, ekonomistin abuk sabuk ekonomi politikalarının sonuçlarının hesabını esnaftan sormak için yapıldığını ve tipik bir AKP tezgahı olduğunu savunanlar da var.

Ki bana göre bu abartılı bir yorum. Ben kendi adıma boykot etmek denen müesseseye çok ama çok inanırım.

Ve bu boykot çağrısı yapılmadan önce, daha doğrusu yıllar önce kendi boykotlarımı başlattım.

Kimsenin çağrısını, ortak eylem talebine gerek duymadan, sattığı ürünün fiyatını piyasa koşullarının gerektirdiğinden fazla arttırdığını, kalitesini düşürdüğünü, makuliyetten uzak zam yaptığını, kısacası beni kazıkladığını düşündüğüm her türlü satıcıyı protesto ettim.

Bu bazen bir butik oldu, bazen bir restoran, bazen bir kafe, bazen bir otel.

Beni kazıkladığını, benim üzerimden haksız kazanç elde ettiğini düşündüğüm yerleri önce bir kez uyardım, baktım aynı tas aynı hamam bir daha kapısından girmedim.

Yıllarca neredeyse evde yedeğimden daha fazla yemek yediğim bir restoranın kapısından yıllardır girmiyorum mesele.

Birisi o restorana davet ederse de “Ben orada kazık yediğimi düşünüyorum ve gitmiyorum. Bence sen de gitme” diyorum.

Pandemi boyunca 18 ay kapalı kalan lokantaları elbette anlamaya çalışıyorum.

AKP’nin politikaları yüzünden can çekişen hayvancılığın sonucu olarak bir kilo bonfilenin 1000 TL’yi aştığı, tarımda düşen üretimler yüzünden her şeyin ithal hale geldiği, meyve sebze fiyatlarının korkunç hale geldiği gerçeğini biliyorum.

Büyük şehirlerde kiraların ne hale geldiğini, elektrik parası, doğalgaz parası, personel ücreti, temizlik bakım derken lokantaların nasıl bir yük altında ezildiğini de görmeyecek kadar aptal değilim.

Evde 400 liraya mal ettiğim bir yemeğin, beyaz masa örtülü, peçeteli, pırıl pırıl bir ortamda işini çok iyi yapan bir garson tarafından önüme koyulmasının evde yediğim yemekten daha ucuz olmasını ne beklerim, ne de isterim.

Bence boykot etkili ve gerekli bir silahtır.

Ama bir gün kullanılıp atılacak bir şey değildir.

Herkese karşı kullanılacak bir şey değildir.

Hak edene, her gün kullanılması gerekir.

364 gün kazıklanmaya razı gelip, bir gün beni kazıklayamazsın demek sizce makul müdür!

Restoran
Fotoğraf: Pixabay

Asıl kazıkçı iktidar

Türkiye’de halkı asıl kazıklayan iktidarın bizatihi kendisi değil mi!

Millet hayat pahalılığından yakınıyor, iktidar pahalılığı daha da arttırmak için KDV oranlarını arttırıyor.

Millet pahalı diye lokantaları boykot etmeye hazırlanıyor, iktidar lokantalardaki KDV oranlarına 2 puan artış getiriyor.

Hele otomotivdeki rezalet.

Yıllık ortalama geliri 60 bin dolardan fazla olan Alman vatandaşının 100 bin dolara bindiği otomobil Türkiye’de 400 bin dolar ödemek zorundasın.

Yüzde 220 vergi, üzerine bir de verginin yüzde 20 KDV’si olur mu!

Verginin vergisi olur mu!

Türkiye’de isen olur!

İktidar AKP ise olur.

Sonra sizden çalınan o para müteahhitlere, yolları sözde bedava yapıp işletenlere, havaalanlarını sözde bedava yapıp işletenlere, köprüleri sözde bedava yapıp işletenlere, şehir hastanelerini yapıp işletenlere verilir.

Ankara’da, Marmaris’de, Ahlat’ta saraylar yapılır.

ABD Başkanını kıskandıracak uçak filoları kurulur.

Beştepe’deki Saray’ın küçük birer kopyası olan belediye binaları yapılır.

Kalanı da göçmenlerin geçimini sağlamak için kullanılır.

Asıl protesto edilmesi gereken bunlardır.

Faiz sebep, enflasyon sonuç değildir.

Bunu artık çok pahalıya da olsa herkes öğrendi.

Ekonomist bile.

Ama biliniz ki yukarıda saydıklarım sebep, sürünmemiz sonuçtur.

Kesin bilgidir.

Yayabilirsiniz!

20 yıllık iktidarın normali bu

Istakozdan sonra Rolex krizi patlamış.

İktidar milletvekili selfie çekip “AKP halktır” derken kolundaki 600 bin TL’lik saat görününce çarşı karışmış.

Bunlara iletişim kazası diyorlar.

Oysa ortada bir kaza falan yok.

AKP artık toplumdan o kadar kopmuş, o kadar uzaklaşmış, o kadar kendi zenginleştirdiği çevrenin içine sıkışıp kalmış ki, bu yaptıklarının farkında bile değiller.

Şebnem Bursalı için Monaco’da ıstakoz yemek çok normal.

Koluna Louis Vuitton mücevher takmak çok sıradan.

Bahadır Yenişehirliğioğlu için 600 bin TL’lik Rolex takı onunla poz vermenin bir acayipliği yok. Hatta o Rolex’in ucuz bir modelini taktığını ve halkçı olduğunu düşünüyor bile olabilir.

Haklıdır da…

AKP standartlarında o ucuz bir saattir.

150-200 hatta 300 bin TL’lik takım elbiselerdir artık AKP standardı.

Mercedes bile değildir, Maybach’tır.

Beştepe’yi gören AKP’li belediye başkanı için artık standart odur.

Ejder meyvesinin yansımasıdır ıstakoz.

İktidar demek, böyle yaşamak demektir.

Tüm bunlar olmayacaksa iktidar neye yarar ki!

Artık egemen düşünce budur.

Mesele kimin iktidar olduğu da değildir aslında.

20 seneyi aşan iktidarın sonucudur.

AKP’nin 20 sene sonundaki normali budur!

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Çürümemiş uzun iktidar olmadığını anladığımız zaman.”