Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Vadedilmiş Hezeyan’ Diyerek Duyurdu! İsrail’in Sonraki Hedefi Türkiye
TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı bugün başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM Genel Kurulu'nda bir konuşma gerçekleştirdi. İsrail'in Gazze ve Lübnan saldırılarına dikkat çeken Erdoğan, "İsrail, Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim topraklarımız olacaktır." dedi.
Abone olCumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı Açılış Toplantısı’na katıldı. Kürsüden milletvekillerine seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomiden siyasete, dış politikadan yeni Anayasa çalışmalarına değindi.
İsrail’in Gazze ve Lübnan saldırılarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vadedilmiş topraklar hezeyanı ile hareket eden İsrail yönetiminin tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir.” açıklamasında bulundu.
Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar özetle şöyle:
- 14 Mayıs 2023'te milletimizin takdiriyle teşekkül eden 28. dönem meclisimiz ilk iki yasama yılında gerçekten yoğun bir faaliyet içinde oldu. Meclisimizin tüm mensuplarına şahsım ve milletim adına şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
- Yüzyıllar boyunca onlarca devlet kurmuş olan milletimiz, 11. yüzyılda kurulan Büyük Selçuklu Devleti'nden bugüne kadar süren kesintisiz devlet tecrübesiyle dünya üzerindeki istisnai milletlerden biridir. İnşallah devletimiz ebed müddet baki kalacaktır.
- 15 Temmuz gecesi, işgal kuvvetlerinin hain uşakları tarafından ele geçirilmeye çalışılan ve bombalanan meclisimiz, milletvekillerimizin kahramanca direnişi sayesinde hem milletimize cesaret vermiş, hem kendisini savunmuş, böylece Gazi ünvanını bir kez daha teyit etmiştir.
- Bu meclis, milletimizin ufkunu genişletecek, barışı ve demokrasiyi güçlendirecek, ekonomik büyüme ve refaha, en önemlisi de özgürlüklere daha fazla alan açacak, Cumhuriyet tarihimizin en kuşatıcı anayasasını yapma tecrübesine, bilgisine ve kudretine ziyadesiyle haizdir.
- 12 Eylül askeri darbesi sonrasında silahların gölgesinde milli iradeye dayatılan mevcut anayasa, meclisimiz ve milletimize biçilmiş dar bir gömlektir. 1982'den beri yapılan irili ufaklı 20'den fazla değişiklik, milletin mevcut anayasadan memnuniyetsizliğini açıkça göstermektedir. Bir nevi yamalı bohçaya dönen 82 anayasasının miadı artık dolmuştur. Türkiye'nin 21. yüzyılda büyük hedef ve iddialarını gerçekleştirmesi ancak yeni, uzlaşmacı, özgürlükçü, katılımcı, sivil bir anayasa ile mümkündür.
- AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak yeni anayasayla ilgili olarak elbette biz kendi hazırlıklarımızı hem de çok titiz bir şekilde yapıyoruz.
- Yeni anayasanın kutuplaştırıcı değil, uzlaştırıcı, ayrıştırıcı değil, birleştirici, yasakçı değil, özgürlükçü olması, farklılıklarda değil, ortak noktalarda buluşturması temel ve sarsılmaz ilkemizdir.
- Biz bugüne kadar her fırsatta dile getirdiğim gibi, yeni anayasa sürecinde yapıcı davranmaya devam edeceğiz.
- Ekonomiyi büyütecek, eşit dağılımı sağlayacak, çalışanı, çalıştıranı, üreticiyi, tüccarı, sanayiciyi mutlu edecek olan adalettir. Suçlu ile masum birbirinden ayırt edilmezse, suçlu elini kolunu sallayıp gezerken masum cezalandırılırsa, adalet sarsılır. Adalet sarsılırsa, devlet sarsılır. Devlet sarsılırsa milletin bekası tehlikeye girer.
- Mevcut kanunları uyguladıkları ya da kanunların sınırları içinde kaldıkları için hiç kimse yargı camiamızı yıpratmaya, gündemine gelmek uğruna mahkemelerimizi baskı altına almaya kalkışmamalıdır.
- Polisin, jandarmanın, savcı ve hakimlerimizin suçu önleme, suçu cezalandırma, karar ve infaz konusunda sıkıntıları varsa şüphesiz bu evvel emirde kanunların konuşulmasını gerektirir. Kanun koyucu ise milletimiz adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir.
- Meclisimiz yeni yasama yılında suçun önlenmesine, infaz ve ıslah konusuna daha fazla eğilmeli, milletimizin giderek yükselen taleplerine daha çok kulak vermelidir.
- Ekonomi programımızda meclisimizin de desteği ile son 1 yılda önemli mesafe kat ettik.
- Merkez Bankamızın geçen sene mayısta 98,5 milyar dolar olan brüt rezervleri bugün 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Bugün şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyoruz. Hamdolsun, Türkiye'nin artık rezerv meselesi yoktur.
- Milli gelirimiz 1 trilyon dolar sınırını geçerek 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştı. Böylece, milli gelirde çok kritik bir psikolojik eşiği aşmayı başardık.
- Kararlı duruşumuz sayesinde hamdolsun enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz. Son 3 ayda yıllık enflasyon 23,5 puan geriledi. Gıda enflasyonu da 4 yıl sonra ilk kez aylık bazda negatife döndü. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecektir.
- İsrail bir yandan Gazze'de soykırım yaparken, bir yandan Lübnan'a terör saldırıları yaparken, aynı anda bölge ülkelerini de kendi ateşine çekmek için her yola başvuruyor, her türlü provokasyonu deniyor.
- Gazze'de 17 bini çocuk olmak üzere 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan'da katliama başlayan İsrail, dünyadan gerekli ve yeterli tepkiyi almamaktadır.
- İsrail Devleti, Netanyahu isimli bir Hitler özentisinin idaresinde sadece son 51 haftada insanlığa karşı tüm suçları pervasızca işlemiştir. Soykırım, katliam, ırkçılık, ayrımcılık, taciz, tecavüz, işkence, etnik temizlik, gazeteci öldürme, ifade özgürlüğünü yok etme, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları bombalama dahil, insanlığa karşı işlenebilecek ne kadar suç varsa tamamı defalarca işlenmiştir.
- Ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören Hitler nasıl durdurulduysa Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak.
- Özellikle İslam dünyasının halkları Müslüman olan yöneticilerin, İsrail'in, Filistinlilerden ziyade Müslümanlara yönelik bu terörüne sessiz kalmaları bir ayıp olarak, bir utanç vesikası olarak asırlarca silinmeden kalacaktır.
- Ses çıkartılmadıkça İsrail işgal, istila ve katliam politikasını pervasızca devam ettirecektir. Susmak, vahşeti görmezden, duymazdan gelmek hiç kimseyi, hiçbirimizi, bölgedeki hiçbir ülkeyi, bu soykırım şebekesinin saldırganlığından kurtaramayacak.
- Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. Şu anda bütün hesap bunun üzerinedir. Türkiye içindeki bazı İsrail dostlarının, bazı Siyonist severlerin, gönüllü veya paralı Siyonizm propagandası yapan aparatların anlamadığı işte budur. Birileri ısrarla görmek istemese de Netanyahu hükümeti Anadolu'yu da içine alan bir ham hayal kurmakta, ütopya peşinde koşmakta, bu niyetini de çeşitli vesilelerle ifşa etmektedir. 7 Ekim'den beri yaşanan her gelişme bu tehdidin boyutunu biraz daha artırmaktadır.
- Türkiye Lübnan’a arabayla sadece 2,5 saat uzaklıktadır. Antakya ile Gazze arası Ankara ile Aydın arası kadardır. Yani işgal, terör, saldırganlık hemen yanıbaşımızdadır.
- Özellikle Hamas bir terör örgütüdür diyenlere sesleniyorum. 360 gündür yaşanan barbarlığı 7 Ekim vakasıyla meşrulaştırmaya çalışanlara sesleniyorum. Karşımızda hukukla mukayyet bir devlet değil, kandan beslenen, işgallerle semiren bir katil sürüsü var. Karşımızda tüm bölgeyi ateşe atmaya niyetli gözü dönmüş bir işgal şebekesi var.