Çocukları kreşe/anaokuluna alıştırmanın yolları neler?
Çocuğunuz büyüdü ve artık yaşıtlarıyla birlikte olma, okul öncesi eğitim kurumlarına gitme yaşı geldi. Peki çocuğunuzun kreşe veya anaokuluna alışması için ne yapmalı, çocuğa nasıl davranmalı? Hangi davranışlardan kaçınmalı? Okula gitmek isteyen çocuğa nasıl yaklaşmalı? İşte anne babaların akıllarındaki sorulara işin uzmanından yanıtlar.
Abone olÖZEL HABER/MAŞALLAH DAĞ: Anaokulu, çocukların sosyal, duygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimine katkı sağlayan bir eğitim kurumudur. Anaokulunda çocuklar, oyunlarla ve etkinliklerle yeni şeyler öğrenir, arkadaş edinir, paylaşmayı ve işbirliği yapmayı öğrenir. Ancak, anaokuluna başlamak için hazır olmayan veya uyum sürecinde zorlanan çocuklar da vardır. Bu çocuklar, anaokuluna gitmek istemez, ağlar, tutunur veya isyan ederler. Bu nedenle, anaokuluna başlayan çocuklara nasıl davranılması gerektiği, onlara nasıl destek olunabileceği çok önemlidir. Bu durumda, anne-babaların ve öğretmenlerin nasıl davranacakları çok önemlidir. Peki çocuğu kreşe ve anaokuluna nasıl alıştırabiliriz? Okula alışmayan, ağlayan, direnen çocuklara nasıl yaklaşmalı?
İletişim ve Aile Danışmanı, Dr. Gamze Gezginci, çocuğun okula çabuk alışabilmesi sürecinde ebeveynleri ile olan ilişkisi, özgüveni, iletişim kurma yeteneği, okul kavramını nasıl algıladığı gibi birçok dinamiğin etkili olduğu görüşünde.
ANAOKULUNUN FAYDALARI NELERDİR?
Okul öncesi eğitim, çocukların sosyal, duygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimine katkı sağlayan bir eğitim sürecidir. Okul öncesi eğitim alan çocuklar, ilkokula daha hazır, daha meraklı, daha özgüvenli ve daha başarılı olurlar. Bu nedenle, 0-6 yaş arası çocukların anaokuluna gönderilmesi, onların geleceği için çok önemlidir.
Kreş ve anaokulu gibi kurumların artık eğitim sisteminin temel basamağını oluşturduğunu söyleyen Gezginci, anaokulunun faydalarını şu ifadelerle aktardı:
"Bazen aileler çocuklarının çok küçük bir yaşta olduğunu düşünüp okul öncesi eğitime olumsuz yaklaşabiliyor. Sık sık “benim çocuğum çok küçük, okulda ezilir” şeklinde endişeleri ile karşılaşabiliyoruz. Ancak bilimsel olarak da erken çocukluk döneminde alınan eğitimin çocuğun yetişkinlik sürecinde daha sağlıklı bir kişilik örüntüsüne sahip olması için oldukça önemli olduğu kanıtlanmış durumda. Anaokulu, çocuğun ilerleyen dönemlerde okulu sevmesi için ilk basamaktır. Çocuğun zihnindeki okul kavramı burada belirlenir. Akademik başarısı da bu sevgi ve adaptasyon sürecine bağlı olarak gelişmektedir. Anaokulu, çocuğun bir uzman gözleminde yaşıtlarıyla buluştuğu ve birlikte hareket etme olanağı bulduğu bir yerdir. Çocuğun motor ve bilişsel becerilerinin gelişimi, dil gelişimi, sosyal ilişkileri, sorumluluk bilinci anaokulu sürecinde pekişir. Kısaca çocuk gerçek yaşam yani dış dünya ile burada tanışır. Topluluk içerisinde nasıl hareket etmesi gerektiğini ve sınırlarını anaokulu eğitiminde öğrenir. Böylelikle ilkokula hazır hale gelir."
ÇOCUĞU KREŞE VE ANAOKULUNA NASIL ALIŞTIRABİLİRİZ?
Her yıl okulların açılacağı döneme yakın ebeveynlerin bu duruma yönelik soruların gündeme geldiğinin ve ebeveynlerin endişelerinin arttığının altını çizen Gezginci konuşmasına şöyle devam etti:
"Çocuğun okula hazır hale gelmesi için gereken süre ne yazık ki okulların açılmasına bir hafta kala gibi bir süre değil. Çocuğun okula çabuk alışabilmesi sürecinde ebeveynleri ile olan ilişkisi, özgüveni, iletişim kurma yeteneği, okul kavramını nasıl algıladığı gibi birçok dinamik etkili. Yani buradan çocuğun doğduğu andan itibaren aileden aldığı eğitimin etkilerini görüyoruz. Bağlanma stillerinde problem yaşayan çocukların okula adaptasyonu da gecikmeli ya da aksamalı olmakta. Çocuğun okula alıştırılma süreci okul öncesi dönemde günlük yaşam içerisinde okul önünden geçerek, orası tanıtılarak, okulda oynayan çocukların gözlemlenmesi sağlanarak başlamalı. Çocuk okula gideceği haberini okula başlamadan kısa bir süre önce öğrenmemeli. Diğer çocuklarında kendisi gibi belirli yaşa geldiğinde okula gideceğini ve orada neler yaşandığını bilmesi gerekli."
Kreşe alışma sürecinin ana okuluna göre göre zorlu bir süreç olduğunu anlatan Gezginci, "Anaokuluna alışma süreci kreşe alışma sürecine kıyasla daha kolay olmaktadır. Bunun sebebi de çocuğun artık tam olarak sosyalleşme yaşına gelmiş olması ve dış dünyayı keşfetmeye başlamasıdır. Kreşe başlama yaşı ise ülkemizde 3-3.5 yaş olarak görülüyor. 0-2 yaş arası kreş ve benzeri yerlere kayıt oranı ülkemizde daha düşük. Dolayısıyla 3 yaş çocuğunun ebeveynlerinden uzak kalması 4-5 yaş grubuna göre daha zor oluyor. Ayrıca şunu da belirtmek gerek her çocuğun okula başlamaya hazır bulunuş yaşı değişkenlik gösterebiliyor. Okula başlama; zihinsel, bedensel, duygusal ve sosyal açıdan bir ‘hazır bulunuşluk’ gerektirir. Çocuğunuzun arkadaş grupları içerisinde sergilediği davranışları gözlemleyerek okul öncesi eğitim sürecine uygun olup olmadığını gözlemleyebilirsiniz" ifadelerini kullandı.
ÇOCUĞU ANAOKULUNA ALIŞTIRMA SÜRECİ ÖNCESİNDE NELER YAPILMALI?
Çocukların çoğu anaokuluna uyum sürecinde zorluklar yaşar. Bu süreci anaokuluna başlayan çocuğunun psikolojisini iyi anlayıp, onu kreşe alıştırmak için doğru yöntemleri uygulayarak en sağlıklı şekilde atlatmasına yardımcı olabilirsiniz. Gezginci bu konudaki görüşlerini şöyle aktarıyor:
- Öncelikle çocuğa okul kavramının anlatılması okul öncesi dönemde başlamalı.
- Yıl içerisinde zaman zaman okul önünden geçerken orada neler olduğu neden çocukların orada bulunduğu üzere sohbetler edilmeli, çocuğun okula başlama zamanı gelene kadar çocuğun yaşıtlarıyla oyunlar oynaması ve vakit geçirmesi sağlanmalıdır. Ayrıca çocuğun özgüven gelişimi de okula uyum sürecinde doğrudan etkilidir.
- Anne ile geliştirdiği güvenli bağlanma durumu çocukta kaygı oluşumunu engelleyecektir. Böylelikle çocuğunuzu okula bırakıp çıktığınızda çocuğunuz sizin onu terk ettiğinizi değil, saati geldiğinde sizin onu oradan gelip alacağınız konusunda kaygı hissetmeyecektir.
- Çocuğun okula uyum sürecinde ebeveynlerin sabırlı tutum ve yaklaşımlar sergilemesi oldukça önemli.
- Ebeveynlerin “okula gitmemek diye bir şey yok! Gideceksin!” şeklindeki sert tavırları çocukta kaygıyı tetikleyecek ve ilerleyen dönemlerde de okula yönelik algısı ve akademik başarısı ne yazık ki olumsuz etkilenecektir.
- Aileler çocuklarının bu yeni başlangıç döneminde bir araya gelerek aile içi rolleri yeniden belirlemeli ve görevlendirmeler yapmalıdır.
- Okula uyum süreci çocuk için önemli olduğu kadar ebeveynler için de önemlidir. Çocuğun okula ulaşımından sorumlu olan ebeveyn belirlenmeli alternatifler de düşünülerek kararlaştırılmalıdır. Varsa çocuğun kardeşlerinin de bu süreçten nasıl etkilenecekleri konuşulmalı, kardeşlerin yaş gruplarına ve bakım beklentilerine göre ebeveynler aile içi rolleri tam olarak belirlemelidir. Çünkü çocuğun okula başlama süreci aile danışmanlığı açısından da önem taşımaktadır.
- Ebeveynlerin sorumluluk bilinçleri değişirken o güne kadar gelen düzenlerini de yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor.
- Uyuyup, uyanma saatleri, kahvaltı saatleri, çocuğu okula kimin bırakacağı, varsa çocuğun kendisinden küçük kardeşin o sırada nerede olacağı bakımının nasıl sağlanacağı ya da onu okula kimin bırakacağı gibi çocuğun düzenine yönelik tüm detayların yer aldığı yeni bir plan oluşturulmalıdır.
Böylelikle ilerleyen zamanlarda ebeveynler arasında oluşabilecek çatışmaların da önlemi alınmış olacaktır.
ANAOKULUNA BAŞLAYAN ÇOCUĞUN PSİKOLOJİSİ NASILDIR?
Anaokuluna başlamak, çocuklar için hem heyecan verici hem de zorlu bir süreçtir. Çocuklar, yeni bir ortama, öğretmenlere ve arkadaşlara alışmak için çaba gösterirken, aynı zamanda annelerinden ayrılmanın verdiği korku ve güvensizlikle de baş etmek zorundadır. Bu nedenle, anaokuluna başlayan çocukların psikolojisini iyi anlamak ve onlara destek olmak çok önemlidir.
Okula başlayan çocuğun çok farklı bir psikoloji içinde olduğuna dikkat çeken Gezginci şöyle konuştu:
"Okula başlayan her çocuğun hissettiği duygu da farklıdır. Çocuk uyum sürecinde, aile içerisindeki konumu ve özgüveni doğrultusunda duygu ve düşünce geliştirir. Bazı çocuklarla kaygı görülürken bazı çocukların hayal ettiği ortama kavuşmanın mutluluğu görülür. Ancak gerçek şudur ki çocuk hayatında yeni bir döneme başlanmaktadır bu sebeple uyum süreci ne kadar başarılı yönetilirse çocuğun ilerleyen süreçleri de o kadar kolay atlatması sağlanacaktır."
ÇOCUĞUNUZU ANAOKULUNA ALIŞTIRMANIN GÜVENİLİR YOLU: BERLİN MODELİ
çocukların okula alışma sürecini ebeveynleri ve öğretmenleri ile birlikte yavaş yavaş ve güvenli bir şekilde yaşamalarını sağlamayı amaçlıyor. Bu yöntem, Almanya’da bilimsel çalışmalar sonucunda geliştirilmiş ve bağlanma teorisi ile uyumlu bir modeldir. Bu yöntemde, çocuklar üç evrede okula alıştırılır. Bu evreler temel evre, sağlamlaştırma ve ayrılma evresi, bitiş evresidir. Bu evrelerde, çocuklar hem yeni ortamı hem de öğretmenlerini ve arkadaşlarını tanır, ebeveynlerinden kademeli olarak ayrılır ve okul hayatına uyum sağlar. Dr. Gezginci bu modeli şöyle anlatıyor:
"Öncelikli olarak 0-3 yaş arası çocukların kreşe alışmalarını kolaylaştırmak için geliştirilen bu model zamanla anaokulu alanında da kullanılmaya başlanmıştır. Bu modele göre her çocuğun okula alışma süreci, ebeveyni ile olan bağlanma ilişkisine, yaşına, çocuğun karakterine ve öğretmenin davranışlarına bağlıdır. Ayrıca bu model her çocukta okula alışma sürecinin farklı seyredeceğini de kabul etmektedir. Berlin modeli yaklaşımında çocuğun okula uyumunda tek sorumlu öğretmen değildir. Ebeveynlerin de bu sürece aktif katılımı gerekmektedir. Bu yaklaşıma sahip eğitim anlayışında çocuk kademeli olarak okula alıştırılır. Aslında ülkemizde de okul öncesi eğitime ve özellikle ilkokula yeni başlayacak öğrencilerin okulların açılış zamanından bir hafta erken okula başlaması bu anlayışa örnektir. Burada hedef çocuğu ilk günden itibaren tam gün eğitime zorunlu tutmak değil, belirli aralıklarla belirli saatler arasında ebeveyni eşliğinde okula gelerek hem bulunduğu ortama hem de öğretmenine güven duymasını sağlamak temel amaçtır. Çocuğun ebeveyninden ilk ayrıldığında vereceği tepkiler aslında bize uyum sürecinin nasıl ilerleyeceği hakkında oldukça önemli bir ipucu vermektedir."
ÇOCUĞUNUZ ANAOKULUNA BAŞLARKEN BU HATALARDAN SAKININ
Anaokuluna başlamak çocuklar için zor bir süreçtir. Ebeveynlerin de bu süreçte çocuklarına destek olmaları gerekir. Ancak bazen ebeveynler çozuklarını koruma iç güdüsüyle hareket eder ve destek olmak isterken çozğunu alışma sürecinde hatalı davranışlarda bulunur. Çocuğunuz anaokuluna başlarken bazı noktalara dikkat etmek gereker. Dr. Gamze Gezginci çocuğun alışma sürecinde ebeveynlerin yapmaması gereken hatalar şunları şöyle özetliyor.
"Öncelikli olarak ebeveynlerin çocuğun anaokuluna başlayacak olmasına alışması gerekiyor. Son yıllarda özellikle de annelerin çocuklarını okula bırakırken burukluk yaşadığını gözlemliyoruz. “Acaba okulda ne yapacak, kavga edecek mi, biri ona vuracak mı, yemeğini yiyecek mi?” şeklinde endişelere kapılıyorlar. Kaygının en büyük özelliği bulaşıcı olmasıdır. Annenin bu kaygılı süreci ne yazık ki hızlı bir şekilde çocuğa da geçiyor ve çocuğun okula uyum süreci zorlaşıyor. Hatta okulun ilk günlerinde çocuğun oldukça olumlu şekilde ilerleyen uyum süreci annenin bu kaygılı durumu sebebiyle sonradan sekteye uğrayabiliyor. Çünkü çocuk, aklına hiç gelmeyen durumları annesinden olasılık olarak duyuyor ve kendisi de okulda bulunmasının kaygı verici bir durum olabileceği düşüncesine kapılıyor. Bu yüzden bu süreçte ilk olarak annelerin çocuklarının okula gideceği gerçeğine alışması ve bu durumu çocuktan ayrılma, çocuğu yalnız bırakma şeklinde yorumlamalarının ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Ayrıca genel olarak yapılan hataların bir diğeri de çocukları avutmak ve geçiştirmek için onlara gerçek dışı durumlar sunmaktır. Şöyle ki okula bırakılan çocuğa ben sen çıkana kadar bahçede bekleyeceğim ama sen beni görmeyeceksin denmemelidir. Bunun yerine uyum sürecinin sonunda ben eve/işe gidiyorum çıkış saatin geldiğinde seni almaya geleceğim şeklinde gerçekler açıklanmalıdır. Böylece çocuğun güven duygusunun zedelenmesi de engellenecektir."
OKULA ALIŞMAYAN, AĞLAYAN VE DİRENEN ÇOCUĞA NASIL YAKLAŞILMALI?
Çocuğa uyum sürecinde sabırla yaklaşılmalıdır. Aksi durumlarda çocuğun tüm akademik hayatının etkileneceği unutulmamalıdır diyen Gezginci, konuşmasını şöyle sürüdürdü:
"Çocuğun endişeli ve kaygılı olması doğal bir durumdur. Özellikle kreşe başlayan çocukların anneden ayrılma süreci daha zorlu olacağından bu sürecin güven ve sabır esaslı olması gerekmektedir. Çocuğun ilk haftalarda okula uyum sağlamaması sebebiyle okuldan alınması da doğru değildir. Burada öğretmen ve aile iş birliği ile planlı bir süreç yönetilmelidir. Özellikle çocuğun ağlamaları sakinleştirildikten sonra çocuğa neden ağladığı sorularak, okulda onu huzursuz eden faktörler onunla konuşulmalı ve bu durumlar üzerinden açıklamalar yapılmalıdır. Yine burada daha önce de dediğimiz gibi hayal ürünü durumlar sunulmadan çocuğa anlayabileceği şekilde basit ve açık ifadelerle akılcı ve gerçekçi açıklamalarla endişelerine cevap verilmelidir."
DOĞRU OKUL SEÇİMİ NASIL OLMALIDIR?
Okulun ev veya iş yerine yakın olması, çocuğa ulaşım kolaylığı ve güven duygusu sağlar. Bu yüzden okul seçerken bunları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Ailelere okul seçme konusunda bilgiler aktaran Dr. Gezginci, şu ifadeleri aktardı:
"En iyi okul ebeveynlerin okula en kolay şekilde ulaşabileceği okuldur. Ailenin evine veya ebeveynlerden birinin iş yerine yakın olan okullar çocuğa erişebilirlik açısından kolaylık sağladığı gibi ebeveyninin yakın bir yerde olduğunu bilmek çocuğa da güven verecektir. Günümüzde veliler arasında okul seçme konusu oldukça büyük bir stres durumu oluşturuyor. Özellikle özel eğitim kurumlarının sunduğu farklı eğitim yöntemleri, fiziki şartlar velilerin karar vermesini güçleştiriyor. Eğitim kurumlarında en önemli faktör öğretmen. Öğretmenin çocuğa olan yaklaşımı ve çocukla kurduğu iletişim çocuğun okula uyum sürecinde aile faktöründen sonra gelen ikinci önemli faktör. Ayrıca velilerimizin öğretmenlerin yaşına odaklanarak karar vermesi de doğru değildir. Öğretmenin mesleki hayatına yeni başlamış olması dezavantaj oluşturmamaktadır. Her çocuğun sevdiği davranış stili farklıdır. Önemli olan çocuğunuz ile öğretmen arasındaki uyumdur. Hatta bu durum ebeveynlerin öğretmene olan sevgisinin de önünde gelmelidir. Bazen ebeveynlerin sevdiği ve talep ettiği davranış stiline sahip öğretmenler ne yazık ki çocuğun beklentisini karşılamamaktadır. Bu sebeple karar vermenizde en önemli faktör sizin değil çocuğunuz öğretmene olan sevgisidir."
DR. GAMZE GEZGİNCİ KİMDİR?
1990 İstanbul Bakırköy doğumlu Dr. Gamze Gezginci, Akademisyen, İletişim ve Aile Danışmanı, lisans öğrenimini İstanbul Üniversitesi’nde, yüksek lisans öğrenimini Marmara Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Yeditepe Üniversitesi’nde Aile Danışmanlığı eğitimini tamamlayan Gezginci, İstanbul Üniversitesi’nde İletişim Psikolojisi alanında yazdığı teziyle doktor ünvanını almaya hak kazanmıştır.
Uzmanlık alanları; aile içi iletişim, çocuk-ergen iletişimi, çift terapisi, sosyal iletişim bozuklukları, çatışma yönetimi ve aile kriz dönemleri üzerinedir.
Halen Öğretim Üyesi olarak ders vermekte ve akademik çalışmalarına devam etmektedir.
Ayrıca Beylikdüzü’nde bulunan ofisinde danışanlarını kabul etmektedir.